sizinkiler ne zaman kısalır
bilmem de benim gecelerim hep uzundur,.. kara geceye yakışır, karartmayın
hayatları yeter, yetsin! bitsin, gitsin içimizdeki karanlıklar...
21 Aralık 2016 Çarşamba
16 Aralık 2016 Cuma
nadas..
senden-benden çok fazla, ne
benim afilli sözlerim yeter, ne senin güzelim susmaların...
şairlerden, şiirlerden en
çok da gök'ten medet umduğumuz dile getirsin diye O şey., anlamadığımız,
anlayamadığımız, anlatamadığımız kadar güzel...
sarılmalar bilir, sarılmalar
anlatabilir ancak..
onları da kimse bilmesin
zaten..
çokk özledim...
5 Aralık 2016 Pazartesi
toroslar
memleketim dedim ya sana
sarıldığım her şehre! aklımı aklına bıraktım, memleket oldu aklın, memleket
oldun ya? sana memleketi anlatayım;
çünkü gitmesek de, o köy
bizimdir, bizim evde toroslara ancak cenazeye gidilir..
aghh be torosların da bi
dili olsa bi şivesi, bi zaza, kurmançi isyanı, bi bektaşi nefesi,bi kemençe
figanı..
yok ki torosların derdini
anlatsın
ahh yiğittir torosların
kadını eri, sevdi mi toroslar gibi yücedir, dellendi mi toroslar gibi dik,
kayaları gibi sert, kızınca öyyle yaman, yoktur aman. bakma tahta kaşığa öyle
vurduğuna,bakma dönüp durduğuna;
torosun adamı vuramaz,
kıyamaz, döner kendi etrafında, etrafında döner sevdiğinin, deliye döner de
bazen, torosun adamı dönmez yolundan..
yamandır torosun kışı;
nefesin donar, suyu serttir, kardan erir zirveden gelir,insanı merttir,.
... de bi çift göze, bi çift
söze erir...
toroslarda sevdalar saza,
söze değil kalplere işlenir!
toroslardan bi adam,
toroslardan bi kadın sev!!
sana sözler,
sana şiirler,
sana besteler...
ver(e)mez de;
can ını verir!!!
ha ben sana geldim ya
torosların inadı gibi, dağları yerinden oynatırcasına, canım ya ferhat dağ
delmek, ulen mecnun çölgeçmek de dert midir?
hah işte o toroslar biraz
benim içimdir, sanki toroslar benim içindir, o toroslar illa ki ben dir...
bi yanı akdenize bi yanı
bozkıra bakan, suyun ve susuzluğun ortasında yüce bi sınır..
şimdi sana torosları
anlatmam küçüğüm, ne kadar küçük olduğumu toroslara baktığımda anladığımdan,
memleketim be küçük, memleketimsin ya sen, öyle küçüğüm, küçücüğüm,
sana her baktığımda...
ankarada, masamda gaziantep
mutfağı, kulağımda karadeniz müziği, aklımda istanbul, iki duble sonra...
4 Aralık 2016 Pazar
29 Kasım 2016 Salı
gelsin..
akşam başladı hiç durmadan yağıyor, ben böyle bir yağmur
görmedim?
ister inanın ister inanmayın benim için yağıyor, bana yağıyor..
ister inanın ister inanmayın benim için yağıyor, bana yağıyor..
...
evvela bir şeyi izah edeyim, 2007 yılında abi çok güzel
bi network dedi bi arkadaşım hesap açtım fb da. kardeşim sadece undergrad
e-posta hesabı ile üye olunuyor diye bahsetmişti kısa süre önce, haberleşmek
için haberdar kalmak için çok iyi idi. çok da güzel oldu bir sürü şarkı
öğrendim, bir sürü kaynak paylaşmış insanlar. bir sürü insanla irtibatta
kaldım, ulaşamadıklarıma ulaştım vs.. çok güzel insanlar tanıdım sadece
buradan,.. sonraları daha uzunları buradan paylaştım.
peki bu klavye kahramanlıkları? neden? neden bu saçma
sapan kelime canbazlıkları, kafiye hokkabazlıkları, bu afilli sözler, bu olmadık paylaşma, teşhir ve dikiz halleri sanal sepet alemde?..
çok yalnızım lan? hepiniz kadar yalnızım.ve hepinizin toplamından fazla. starfaksta sosyal yalnız olayım diye tezi orda yazmaktan falan başka fazla yalnızım. kaybedenler kulübünün filmi değil de orjinal kayıtlarında kaanın telefonla arayan annesine bisürü saçmalayıp da sonunda dalaktan böyle “çokk yalnızım be anne” dediği kadar, ozzy nin mama aym kamin hom diye böğürdüğü kadar yalnızım. bağırmak gelio içimden, çağdaş hali işte. 16-17 yıldır tv seyretmiyorum gazete almıyorum haberlerden haberim olmasın daracık çevremde bile kimseyi arayıp sormadığımı bilir herkes, karşılaştıklarım anca, duyulmak istiyorum lan bazen, paylaşmak istiyorum, hepiniz kadar.. taşıyor. durmuyor.
çok yalnızım lan? hepiniz kadar yalnızım.ve hepinizin toplamından fazla. starfaksta sosyal yalnız olayım diye tezi orda yazmaktan falan başka fazla yalnızım. kaybedenler kulübünün filmi değil de orjinal kayıtlarında kaanın telefonla arayan annesine bisürü saçmalayıp da sonunda dalaktan böyle “çokk yalnızım be anne” dediği kadar, ozzy nin mama aym kamin hom diye böğürdüğü kadar yalnızım. bağırmak gelio içimden, çağdaş hali işte. 16-17 yıldır tv seyretmiyorum gazete almıyorum haberlerden haberim olmasın daracık çevremde bile kimseyi arayıp sormadığımı bilir herkes, karşılaştıklarım anca, duyulmak istiyorum lan bazen, paylaşmak istiyorum, hepiniz kadar.. taşıyor. durmuyor.
şiir falan yazmıyorum, babam şair benim ben değilim.
afilli sözler ediyorum işte. akıl falan
vermiyorum, hayatımızda hiçbirimize kendini sevmekle ilgili bi çalışma, etüt,
antrenman vermediler de ben 22-23 yıldır kendimi çalışıyorum, kendimi
deniyorum, kendimi seviyorum. biliyorum ne kadar akılsız olduğumu. akıl vermenin
haddim olmadığını. tevazu falan değil biliyorum ve zaten çok yakışıklı olduğum
için umrumda değil.. hoş bir kaçzamandır aynada kendimi beğenmiyorum.. “O” neden
beğenmedi ki beni? patolojik seviyede
narsisizmden muzdarip ve fakat narsist olduğunun farkında olduğundan belli
imkanlarda kontrollü bi adam da olarak beğenilmek nefesten sonra sudan önce
benim için. biliyorum. ama bunlar beğenilmek için de değil. duyulsun,
istiyorum. duyulmak ister herkes. anlaşılmak ister. anlamak. şimdi herkese
yazayım hepiniz duysun, “O” anlasın ama.. ben anlatamıyorum anlayan biriniz
aslında hepiniz bi daha bi daha anlatın “O”na..
ha bi de ne olursa olsun “O” hiç ağlamasın ya...
ben hiç yalnız kalmayacaktım? noldu ya? niye böyle oldu.
ben bunu haketmek için ne yaptım? ben bunu haketmek için ne yaptım? ben bunu
haketmek için ne yaptım? ben bunu haketmek için ne yaptım? ben bunu...
ne zaman unuttum lanetli olduğumu. mucize işte ya. hala mucize diyorum “O”na ben. size hepinize diyorum ben mucize gördüm! gerçekti lan hem. bütün saçmalamlar, acılar, birikenler, taşanlar, beklenenler sonunda hep hep “O”nun içinmiş! şimdi niye böyle oldu?
ne zaman unuttum lanetli olduğumu. mucize işte ya. hala mucize diyorum “O”na ben. size hepinize diyorum ben mucize gördüm! gerçekti lan hem. bütün saçmalamlar, acılar, birikenler, taşanlar, beklenenler sonunda hep hep “O”nun içinmiş! şimdi niye böyle oldu?
iliklerime kadar ıslandım yağmurda. “O”nun yağdırdığı
gibi mucize, öyle sıcacık, ışık ışık değil bu yağmur. bu baya baya hüsnünün
dediği gibi delik deşik ediyor. ister inanın ister inanmayın benim için
yağıyor, bana yağıyor.. benimle yarışıyor, kaç gün yağacaksın durmadan? günlerdir aralıksız ağlıyorum da, kaldığım yerden devam mı ediyor? ben şimdi
ağlayabilemiyorum... gözyaşım bitti.
gözlerim gitti.
lan öyyle güzel ki gözleri böyle kocaman kocaman...
gözleri n/m i aldı ya...
yazamıyorum bile sözlerim gitti.. “O”nu “O”na anlattım “O”nu
söze dedim, yazıya döktüm, bundan sonra da yazacaklarım hep “O”nun zaten, yetmedi
bugüne kadar ki bütün sözlerimi de “O”na verdim. Ahh ne sözler verdim de tutamadan
daha sözlerimi aldı gitti.
sözlerimi de alsın gelsin.. söyleyin ya nolur hepiniz
söyleyin gelsin. nolur hepiniz dileyin gelsin. Dua dilek totem enerji ne ise
işte bildiğiniz, yapın ya gelsin. acizliğimi mazur görün de biriniz hepiniz
hanginiz napıosanız yapın ya nolur gelsin..
ben âşık oldum lan, ben aşkı buldum, ben ışık gördüm;
pervane oldum, ben aşk olucaktım lan?!!
Ahh aklını ev bildiğim, aklım sende kaldı ben akılsız kaldım..
Ahh aklını ev bildiğim, aklım sende kaldı ben akılsız kaldım..
neyin cezası bu. hanginizi kırdım bu kadar. nasıl bi ah
aldım? sorun soruşturun, arayın tarayın
nolur hanginiz dilediyse acı çekmemi; tahmin bile etmemiştir bunu, aklına
hayaline gelmeyecek hale geldi, görsen haberim yoktu, ben bu kadar dilemediydim
diye pişman olursun her kimsen.? ben hiç bi kalbi bile isteye kırmadımdı.
bilmeden istemeden kırar mıyım diye dönüp dönüp arkama baktım o kadar zaman.
yeter lan!
bokunuzu yiyim lan!
özür dilerim!
özür dilerim hayatıma giren her adamdan, özür dilerim
aklına dokunduğum her kadından.. bilmeden bastığım karıncadan, görüp de
gözkırpmadığım yıldız varsa, geçerken gülümsemediğim ağaç, koklamadığım çiçek, bakıp
da dua etmediğim çocuk varsa,
şükretmediğim bi damla yağmurdan özür dilerim..
üçgünlük dünya lan etmeyin! nolur hakkınızı helal edin!!
çok acıyo...
geçsinn, bitsin yetsin...
yine sabah oluyor, akşam başladı hiç durmadan yağıyor, hava
durumunda kaç gün önce ne dediler bilmem de ben böyle bir yağmur görmedim? ister
inanın ister inanmayın benim için yağıyor, bana yağıyor..
durmayacak bu gidişle, benim gözümden akamadıkça bi
damla, bu yağmur durmayacak durmayacak,
bu kadar pisliğin içinde, bu kadar kin öfke çirkinlik nefretin
içinde bokumuzda boğulmadık bunca zaman da bu yağmur da boğulacağız,..
söyleyin gelsin...
söyleyin gelsin...
23 Kasım 2016 Çarşamba
14 Kasım 2016 Pazartesi
ahhh görmen lazım herifi.
dişimidir ki? sanmam öyle yakışıklı. hani şu yerde yatarken fotoğrafımız olan.?
geldi, dolandı ortalıkta, yakışıklı bi oğlan çağırdı yanına, sevdi okşadı
biraz.. yattı oraya, kaldı orada.huzurlu huzurlu uyuyor şimdi. sevildiği yerde
kıvrılıp uyumak?!
zaten başka ne ki??
uyuyamıyorum küçük!
çalışma ya?
çalışama yaa??
çıkmayayım aklından, aklın
almasın. bakma soluna, bile bile bakma, döner bakarsan beni göreceğii bile
bile. kağıt kalem, deftere gömülsen olmasın yine de olamasın. çıkmıyorsun
aklımdan, aklından çıkmasın. aklın almasın.
gülümse...
ben güleyim diye, ben onun
gülüyüm diye. gülümse...
derin birr nefes ver ne
zaman aldığını hatırlamadığın, iki elin boynuna uzanıp saçlarını toplayınca;
saçlarını koklamıştım,
saçlarından öpmüştüm, hatırla..
insan sadece sevdiğini
saçından öper demiş ya....
ben böyle uluorta bağırayım, bi tek sen
anla:)) sezenler olur mu bilmem de arayanlar ne çoktur seni, seni sevmek ne
doğal, herkes sever ki seni, biri ben... benim haberim bile olmayacak dinlerken
alt dudağını ısırdığından, olsun.. hepsi hepsi bi satırını al senin olsun! ben
sana deyince benim olmuş, şimdi senin olsunmuş bi şarkıdan hepsi hepsi bi
satır, bi kafiye bi kelime,. benim çok sözlerim var da hem nası havalı off nası
afilli, benim sözlerim bana yetmeyince iyi ki var şiirler, iyi ki var şarkılar,
kocaman sonsuz binmavi gökyüzü var hem, iyi ki sonbahar geldi de her sarı
yaprak bi elçi bin kitap yükü taşır benden sana şimdi, ve kızıllar morlar, iyi
ki onlar herkesin... de; iyi ki seçtiğin bi satır bi kelime bi nota şimdi..
sadece senin!
senin için..
kızarmısın ki burdan herkes duysun da;
bissürü şarkı bisürü şiir bisürü şair şimdi daha mutlu ben seni böyle sevdiğim
için..
gülümseyerek uyan! haberin olmadan
rüyanda çalacağım söyleyeceğim dansedeceğim uyandığında hatırlamayacaksın,
uyumak zor, uyanmak dertken hem de uzun zamanlardır sebepsiz bu sabah
gülümseyerek uyan, sen bile hatırlama ben bileyim, dudağımın kenarında bi
gülümsememsin bazen gördüğün, bazen görmediğin... o ışık ışık kocaman
gözlerinle nasıl görmediğini bilmediğin..
öyle güzel ki gözleri, kocaman
kocaman....
"yalnız mısınız?"
diye sordu garson kız, masa gösterdi. yalnızım lan! yalnızların masası bile
boktan.
hem çok yalnızım... korkarım
öyle kalacağım. evet boş o sandalye de alabilirsiniz. alıyorsunuz zaten,
sormadan, ne var ne yok elimde. alıyorsunuz... alın efendim, sandalyeyi de
alın. bardağın dibinde biram var biraz daha, lan bari ona dokunmayın.
"bir tane daha?"
alırım efendim. anca bi bira
daha alırım zaten... ne veriyorsunuz ki? zaten hep alıyorsunuz sormadan, bari
bi bira daha alayım. kulplu bardakta lütfen; bari ona tutunayım. kayıp gidiyor
elimden balon bardak, kayıp gidiyor elimden sormadan aldıklarınız, kayıp
gidiyor elimden tutamadıklarım.. o yüzden;
! kulplu bardakta lütfen...
tutabileyim.
tutamıyorum zamanı,
tutamıyorum aklımı, tutamıyorum gideni,
bardağımı bari tutayım.
tutamıyorum ya ellerini...
14.11.2016 newcastle,
çayyolu, ankara
10 Kasım 2016 Perşembe
dilbilgisi
Aşk bir eylemlilik halidir.
ne güzel eylemdir aşk, başkaldırmak. isim tanımından kurtulmuş eylemdir aşk,
isimlere, sıfatlara aldırmayan, zarflarından, zamirlerinden, açık gizli
öznelerinden ve 3. tekil-çoğul şâhıslarından müstesnâ, tek başına, hem
başlıbaşına cümledir, cümle âlem de aşk içindir. her dilde yazıldığı gibi
okunmaz da; yaşandığı gibi hissedilir. tamlanmaz, tamamlanmaz, tanımlanamaz
da.. özel isimlerden de başka her nasıl yazılsa; her harfi büyük okunur
aşkın...
ve aşk küçüğüm illâ ki işteş
bir eylemdir.
2 Kasım 2016 Çarşamba
yazının bile olmaması nedir?
el yazısı olmaz mı insanın?
okunsun diye, havalı diye belki ne zamandır büyük harflerle yazıyorum. şimdi
niye böyle yazmak geldi içimden? "eskisi gibi" ?
böyle bir süredir. bu son
bir iki yılda yaşlandım. büyüdüm ya da , en azından. bi süredir, hayatımda ilk
defa, olduğum yaştan şikayet eder oldum. geçmişi özlemek değil de..
aynı hala. çocukken
söylemişim ya; yaptıklarımdan pişman olmadım hiç, ya yapmadıklarım..?
çok fazla olmuş. yapmadığım.
telafi edilemeyecek, görmezden gelinemeyecek kadar fazla.
HA SEN?
seni daha önce tanımak
istemezdim. dedin ya, olması gerektiği zamanda oluyor her şey.
"sen bana geç geldin
ben sana erken".
yine de tam da bu zamanda
tanımak isterim seni. bütün yaşadıklarımla, yaşadıklarınla, ve henüz yaşamadıkların,
bilmediklerin, hissetmediklerin...
olsun ben beklerim. zor
ama.. inadına yazıyorum! zor çünkü sana da kendime de söylüyorum o yüzden. zor
ise "söylemek" ile başlıyor denemek, uğraşmak, başarmak. söylemek
lazım.
ahhh aklında ne varsa
söylemek lazım. hele ki aklımdaki sen-sen. sen hep aklımdasın zaten. aklında
olmak bazen, aklına gelmek ara sıra bile ne güzelken.. şimdi sanırım birazdan
biraz fazla.?
öyle dayanıyorum, öyle nefes
alıyorum şu sıralar. uyumaya ve uyanmaya, yataktan, odadan, evden çıkmaya hâl
sebep bulmam ondan.
soruyorlar; ne yapıyorsun?
iznim yok, olsa cevabım
belli küçük mucizem'i seviyorum. günü gündeliği ona anlatıyorum, daha
yaşanırken, yazıyorum; onu ona, onu özlemeyi ona, beni ona
yazıyorum.
iznim olsa dediğim sadece ne
yapıyorsun' un cevabı bu olmasının normal karşılanmayacağı değil. senden iznim
yok. seni başka kimseye anlatmaya. senin için başkalarına birşey anlatmak
gündem dışı aslında. ama bu onları umursamamak değil. kim ne der? önemli galiba.
ya da anlatmak için bir şey
olmasını dahi görmesin, bilmesin kimse. belki kendine de bazen.
benim öyle değil. ben bahis
etmek istiyorum. karşımdakilerin kim olduğu önem taşımaksızın.sözümde
"sen" olmasını seviyorum.insanların anladıkları ve çoğu zaman anlamadıkları
şekillerde sık sık senden bahsediyorum. "ne güzel tanıyorsunuz beni"
dedin bugün.ne kadar iyi tanıyorsunuz değil? ne güzel. ne güzelsinn?!
güzel her şey gibi zor.
güzel olan her şey gibi uzaktasın şimdi.farklı olarak bir çok yanılmalardan, yanılsamalardan;
en yakınındayken kaybolmadığı gibi güzelliğin, sen aslında en çokk enn
yanımdayken güzelsin. mesafelerden bağımsız bir "yanımda" olmak
bahsettiğim. çoğu zaman farkında olmadan yaptığın, ettiğin, söylediğin.. küçük
anlar...
küçük harflerle yazdım işte.
sadec eskiden yazdığım gibi olsun diye de değil de;
büyük harflerle (BAĞIRA
BAĞIRA) yazamadığımdan belki.
02.11.2016 newcastle/çayyolu
31 Ekim 2016 Pazartesi
30 Ekim 2016 Pazar
aynı saatte, aynı günde,
sonbaharla buluşmuşuz ikimiz
de
ikimiz iki ayrı şehirde
üzerimizde uzun hırkalar,
benim ki sevdiğin mor,
sarısına sarılsın diye baharın,
senin ki gri olsun hani
üzerindeyken bana sarıldığın..
aynı sonbahara anlatmışız
birbirimizi
aynı sonbaharı anlatmışız
birbirimize
ikimiz de aklımızda
ayrı ayrı, aynı anda,
uzak ama yanyana
sen bana sarıldığın şehirde,
ben sana sarıldığım şiirde..
"biz" yanyanayken...
29 Ekim 2016 Cumartesi
ilelebet
Cumhur: (ﺟﻤﻬﻮﺭ) i. (Ar. cumhūr) Halk
topluluğu, halk
-iyet: Sıfat ve isimlere
eklenerek türkçedeki lik -lık ekinin vazifesini yüklenen ek.
Cumhur-iyet "halk"
olma durumu, "halk"lık. yönetim biçimi olarak isim olarak ifade
ettiği halkın kendini yönetmesi.
Türkiye Cumhuriyeti' nin
kuruluşu mucizedir. Hz. Musa'nın denizi, Hz. Muhammed'in Ay'ı ikiye yarması
gibi, Hz İsa'nın ölüyü diriltmesi gibi mucizedir Cumhuriyet. 13 milyon ölünün
dirilmesi!
hayatın kendisinin mucize
olduğunu bilmeyenler, kıymet bilmiyorsunuz. ne ateşin ne suyun, ne güneşin ne
yağmurun, ne ağacın ne taşın, ne meyvenin ne çiçeğin, ne insanın ne hayvanın...
kıymetini bilmiyorsunuz. sadece doğmuş olmak mucize iken kendini sevmeyenler, e
başkasını sevmek mümkün değil zaten, bi çocuğu sevmek, bir kadını, bir adamı,
sevmeyi bilmiyorsunuz. bir "halk" ı nasıl seveceksiniz lan?
kötüsünüz, çirkinsiniz,
kalpsiz, ruhsuz, vicdansızsınız.
hepinize diyorum.
"siz" diyorum, ben başka "siz" başka artık. ayrı. olamayız
yan yana. "biz" demem ben daha. benim biz" im başka. biricik.
her şeyi ve herkesi sevecek
kadar kocamanken kalbim, sevdiğim her şeyi bok ettiniz. o güzelim insanların
kurduğu Cumhuriyetin çocukları, siz nasıl, nasıl böyle boktan bir kalabalığa
dönüştünüz. neden?
nasıl ki sen ne yaparsan yap
Dünya'ya bir şey olmaz, sen toprak olacaksın, dünya olacaksın istesen de
istemesen de, Dünya senden önce de var idi senden sonra da var olmaya devam
edecek.
Cumhuriyet de öyle. siz ne
yaparsanız yapın, ne kadar hak etmeseniz de kurucusunun dediği gibi nâçiz
vücutlarınız elbet toprak olacak fakat;
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet
pâyidar kalacak!
***
naçiz: (ﻧﺎﭼﻴﺰ) sıf. (Fars. olumsuzluk
bildiren nā- ve çіz “şey” ile nā-çіz) Adı anılmaya değmeyecek kadar ehemmiyetsiz, hiç hükmünde, değersiz,
pâyidar: (ﭘﺎﻳﺪﺍﺭ) sıf. (Fars. pāy “ayak” ve dār “tutan” ile pāy-dār) Kalıcı, devamlı, sâbit.
pâyidar: (ﭘﺎﻳﺪﺍﺭ) sıf. (Fars. pāy “ayak” ve dār “tutan” ile pāy-dār) Kalıcı, devamlı, sâbit.
21 Ekim 2016 Cuma
19 Ekim 2016 Çarşamba
hatırlat da bana seni
hatırlatmayan bir yer bulayım sabaha, bir şey, bir tek şey olmaz mı ya.. seni
hatrılatmayan? bir kişiye senden bahsetmeyeyim mesela, olmaz mı ki? sana
anlatılmayan bir zaman, bir an geçmez mi? ya da boşver bulsam da nasıl olsa ilk
iş sana anlatacağım aklımda.. sen benden iyi bilirsin değil mi? benim
anlatamadıklarımı dahi, yeri gelir ahmed arif seninle konuşur bemim yerime,
bazen bi şarkıda ya da bi şiirde bi cümle..
sen benden iyi bilirsin
değil mi; bi an düşünmekten seni, vaz geç mem ki!
sen benden iyi bilirsin
değil mi; sen bırakmasan, ben elini hiç bı rak mam ki...
10 Ekim 2016 Pazartesi
1 Ekim 2016 Cumartesi
istanbul şerhi
bir şehir deyince ne gelir
akla? rakım? nüfus? trafik ya da telefon alan kodu?
bir şehre şiirler
yazılabilir mesela; deresine, kaç tepesine, havasına, suyuna, caddelerine,
sokaklarına, boğazına, vapuruna, aslında pek de çirkin yaratıklar olan leş
yiyen martılarına hatta,.. konu olabilir romanlara, fotoğraflara, resimlere,
filmlere,.. özlenebilir bile bazen bir şehir, kavga bile edilir belki bir
şehirle, meydan okunabilir,.. yakılabilir bir şehir, kolayca yıkılabilir..
çok şey gelebilir akla bir
şehir deyince ama;
hiç aklına gelir mi, insan
bir şehri kıskanabilir mi, sadece senin aklında diye bir şehir? bir de şimdi
sen o şehre dokundun ya!.. dokunduğun her şey nasıl da güzelleşir..
senin aklını ikâmet gösteren
adamın aklında soru işaretidir şimdi; biricik şehir başka bir şehre taşınabilir
mi? anlaşılmaz gibi görünebilir ama;
zaten hiç aklı başında bir
insan bir şehri kıskanabilir mi?
25 Eylül 2016 Pazar
ahh bu yağmurlarrrr delikdeşik ediyorr içimiii..
bu yağmurlara karşı sürdüm, gecenin sessizliğinde yağmurun sesini
bastırmasın diye en yüksek viteste en yavaş sürdüm, delik deşik edene kadar sırılsıklam
olana kadar, üşüdüm, çok üşüdüm büyümek hep üşümekti, yuh bukadar üşüdüysem ne
kadar büyüdüm , lan ben ne zaman bu kadar büyüdüm?!! üşüdüm .. güldüm,,
titriyorum şimdi kendime sarılıyorum sen sarılınca ısınırım ya onun gibi
kendime sarılıyorum..üşümüyorum şimdi,
gülümsedim, gülüm, gülümsemem, geldi aklıma..
hiç çıkmıyo ki aklımdan, ahh bu yağmurlarrr....
23 Eylül 2016 FB
20 Eylül 2016 Salı
âşık olmak negzel lan..7.5 milyar insan içinde yapayalnızken, her bi
şarkıda, olmaz deme, bi satırda en azından, herkesle buluşmak, ne acaip..
hepsini sen yazmışsın, hepsi senin için yazılmış seni anlatır gibi, herkesin
başka başka ama senin gibi hissettiğini bilip de en çok, en güzel, bi tanecik!!
, sen seviyorsun sanki(öyle ama) bi tek sen.. hah işte; o da herkesin
hissetiiği gibi,:))
âşık olmak negzel lan!!!
önceleri demişiz ya;
...
âşık olmak....
bir kadının içinde olmaktan başka,
bir kadın için olmak,..
olmayanınız adam değil zaten..
adam gibi âşık olmadıysan;
adam olamazsın ne yapsan..
kasım 2013
20 Eylül 2016 FB
19 Eylül 2016 Pazartesi
ikâmet
iki satır izin aldım
aklımdan, iki kafiye çaldım uykumdan, illa ki kavruk bir şair sesiyle okunacak,
âşığa memleket sorulmaz da; elbet sesi biraz toroslar kokacak.. şimdi sabah
ezanını okuyan imam bile utanacak. taşınıyorum kendi aklımdan, ilmuhaberimde bundan
sonra cadde-sokak yazmayacak, kaçıyorum hiç kimsenin
hiç birşeye ve dahi hiç kimseye inanmadığı bulvarlarınızdan,
hiç bir şey almadan yanıma, aklımdan taşanlardan başka, taşınıyorum ben,
tesâdüflere alışık, aşka âşık, mucizelere âşinâ, kendisi mucizeden müsemmâ bir
akla...
kelâm
bi kelimeye aklımı versem,
ver kelimemi, al aklımı,
bozdur bozdur harca..
hani senin gibi sana
benzeyen bi kelime olmaz olamaz da.. baktım o sevdiğin şiirlere, en sevdiğin ve
dahi bilmediğin az sayıda şarkıya.. yok... aczimi anlatan ne çok adam var da
seni sana anlatamamanın, seni mucizelere bile benzetebilen yok?..
bari benim içimdeki
ormanları anlatan bi kelime olsa?! bi ağaca sarılırım ya ben, çünkü güzel olan
herşeyi sevmek seni sevmektir ve bir çocuğun gözleri ancak senin sesini
baktığından bu kadar güzeldir.. bi orman diyorum!! herbirine bi kere sarılsan
yetmez zaman, öyle bi mutluluk, öyle bi telaş öyle nefesnefese... sadece sen'i
yakın olmasan da yanımda hissettiğim o küçük anlar için! her seferinde içimde,
yeniden yaşlanan, yıllanan yepyeni bi orman diyorum. maviye bakmanın, maviyi
duymanın, maviyi solumanın en güzel yolu, en sevgili rengi yemyeşiller gibi
içim için bi kelime bulsam, sana anlatabilmek için; içim içimi kemiriyor için
için.. ahhh bi kelime bulsam...
8 Eylül 2016 Perşembe
günaydın demeden uyumayı mı
öğreniyorsun? kabuslar, hayaletlerle uğraşayım ben sen güzel uyu diye, gecem
gündüzüme karıştı şimdi. ne gece varsın ne gündüz, ne yanımdasın ne yakınımda?
sen neden gelmez oldun. sen aklına yine gitmeyi mi koydun, aklını ev bildiğimi
unutup... kendi aklından gidemeyeceğini sen bilmez misin?
08.09.2016
7 Eylül 2016 Çarşamba
hiçç düşüme girmezdi stanbul, şimdi bu yaşımda kim düşündürdüyse..?,
derim ya hep; bi şehir bi kişidir bazen! bazen o daha o şehirde olmadan hem,
düşündü diye bile o, o şehir düşüne girer. bi şehir olur biri bazen , bazen bi
akıl "ev" olur... rüzgar bazen sen olur bi akılda, sen.. :)) sen
darmadığın olursun, amman ammannn yarr...
7 Eylül 2016 FB
5 Eylül 2016 Pazartesi
3 Eylül 2016 Cumartesi
şimdi bir şey yazacağım ellerin için, aklımdan çıkmıyor ellerin, hele
ellerimi tutarken, sıkı sıkı... biri bi zaman, benden önce, başka bi elleri
daha güzel anlatmış olacak, canım sıkılacak.. aradım aradım da bulamadım bi
kelime bi cümle, bi kafiye? ellerini ben şimdi, hem senin kendi ellerini, sana
nasıl anlatacağım?
3 Eylül 2016 Cumartesi
şimdi bir şey yazacağım
ellerin için, aklımdan çıkmıyor ellerin, hele ellerimi tutarken, sıkı sıkı...
biri bi zaman, benden önce, başka bi elleri daha güzel anlatmış olacak, canım
sıkılacak.. aradım aradım da bulamadım bi kelime bi cümle, bi kafiye? ellerini
ben şimdi, hem senin kendi ellerini, sana nasıl anlatacağım?
22 Ağustos 2016 Pazartesi
ah benim güzel arkadaşım
bu kadar güzel bi adam, öldü. pislik dolu
dünyada yaşamayı bilen, hep heyecanlı gözleri fıldır fıldır, yerinde duramayan,
cümlesinin sonuna "taam mı" ile kendine has kahkahasını ekleyen,
denizi, kumu, datça'yı, geceyi, kadını, erkeği, müziği, dansetmeyi, çimeni,
çiçeği, ağacı, kediyi, köpeği, kuşu, doğayı, yemeyi içmeyi, seven adam öldü...
öle öle bu adam öldü o kadar pislik içinde... yaşlanıcaktık lan ne güzel
beraber, ne kadar zaman görüşmesek hergörüştüğümüzde kaldığımız yerden gibi
hep.. herkesi çağırdığın cennet gibi datça da itlik edicektik? şimdi her duble
rakıya bi damla akacak senin için, senin hatrlanmadığın hiç bi yudum
olmayacak...
ölümü kaçkere kandıran, ölmeyi bilmeyen
adam, sen nasıl öldün lan? kendi cennetindeydin zaten niye gittin lan? güzel
bakan, güzel gülen, güzel kardeşim, selam söyle ömer'e yıllarca önce giden, ve
gidenlerin, özlenenlerin hepsine.
hoşçakal bro, görüşmek üzere...
ışık oldun, ışık olsun yolun...
8 Ağustos 2016 Pazartesi
hadi beceremedin şiir
yazmadın da, her nasıl olabiliyorsa iki satırda olsa okumadın da diyelim,
boyaya da dokunmadı ellerin, şarkı da mı söylemedin be, e muhtemelen hiç
dansetmedin...hadi hiç hanımeli koklamadın, diyelim ki dalından kopardığın
karadut elini yüzünü boyamadı, gülleri sulamadın, domatesin dibini çapalamadın
kokusu gelmedi burnuna,hiç fidan dikmedin 15 yıl sonra gövdesine sarılmadın,
çimleri biçip üzerine uzanmadın yağmurun altında çıplak, tamam o fazlaysa yahu
yağmurun altında ıslanmadın mı gerçekten hiç? bi sokak köpeğine sarılıp
ağlamamış olabilirsin, kuşları beslememiş, bi kedi ile uyamadın belki, bi
kızın yok belli ki, bi çocuğun gülüşü aklını almadı di mi? yahu sarhoş olma
tamam da hiç mi âşık olmadın be?
ulan doğduğundan beri sayısız kere göğe baktın bari onu inkar etme,
bırak kaç gün yaşadığını ve kaç kere başını kaldırdığını saymayalım da;
lan bir kere! bir kere bile göğe bakan biri nasıl çirkin olur bana onu bi izah etsene.
nasıl bu kadar kötü oldunuz???
ulan doğduğundan beri sayısız kere göğe baktın bari onu inkar etme,
bırak kaç gün yaşadığını ve kaç kere başını kaldırdığını saymayalım da;
lan bir kere! bir kere bile göğe bakan biri nasıl çirkin olur bana onu bi izah etsene.
nasıl bu kadar kötü oldunuz???
3 Ağustos 2016 Çarşamba
16 Temmuz 2016 Cumartesi
15 temmuz 2016 gene çocuklar öldü
şimdi o yerde kanlar içinde
yatan ölü çocuğun boğazını kesenler, tekmeleyenler gibiyim. her birinin
acılarını görmek, acıları olmak için yanıp tutuşuyor içimde iğğrenç bir öfke,
korkunç bir nefret. ruhumun ırzına geçildi defalarca, çirkin suratlarınızdaki
öfkeyle, içinizdeki pisliği kustunuz yine, çocukları öldürdünüz, hesabınız
kitabınız, yeriniz yurdunuz, paranız pulunuz, makamınız batsın.
çok güzeldim
lan ben; aklımı, ruhumu, kalbimi bok ettiniz.
yansın! bitsin! batsın yerin
dibine! dönüp bakarsam namerdim de;
ben şimdi içimdeki bu nefretle
bir daha bir çocuğa nasıl sarılacağım? utanırımm...
ben şimdi içimdeki bu nefretle
aşık olduğum o ışık ışık gözlere nasıl bakacağım lan?görmesin gözlerimdeki
nefreti! ırzına geçilmiş kalbimi onun tertemiz kalbine nasıl vereceğim,
ellerimle, öfkeden kudurmuş, can almak isteyen ellerimle, yumuk ellerini nasıl
tutacağım ellerimi kırsaydınız lan, kıymasaydınız. şarkı söyleyecektik lan biz
beraber, sesimi soluğumu boğazıma tıkadınız. afilli sözler yazacaktım ona,
küfür kıyamet, lanet, beddua dan başka çıkmıyor şimdi kalemimden. biz göğe
bakacaktık hep, gökyüzünü kana buladınız...
başınıza gelen en güzel şeydim lan
ben, içimdeki ışığı çaldınız...
9 Temmuz 2016 Cumartesi
29 Haziran 2016 Çarşamba
14 Haziran 2016 Salı
ev
gazi bir kentten daha iyi
kim anlardı, kim yardım edebilirdi ki yaralı bir adama?
yârdan değil sadece
yaraları, yarlarından yuvarlanmaktan, yarım yamalak
yaşamalardan, , yarıla yarıla yalnızlıktan kalabalıklardan,
aklının çıkmaz sokaklarında duvarlara çarpmaktan, gecelerden-günlerden,
aylardan-yıllardan, yaşından-başından, anlam veremediği, nasıl geçtiğini
bilmediği zamandan. küçücük aklına-kalbine sığmayan kocaman "aşk"ı
kırmadan, dökmeden, taşırmadan, taşıyamadığından. savaş alanında unutulan
yaralı, yararsız piyâde.
öyle sığındım Gaziantep'e.
çağrıldığımı, beklendiğimi,
çok önceki hayatlardan bildiklerimin, beni beklediğini bilmeden geldim hem.
neden geldiğimi ben bile bilmeden. şimdi gidemiyorum bu evden, bu mahalleden,
bu kentten. ha evet düpedüz senin yüzünden.
öyle cömert davrandı ki
bana Gaziantep...
parklarında uzandım,
kavaklarının altında göğe baktım, yollarında yürüdüm, çıkmaz denen sokaklarına
çıktım, çok ağladım, çok sarhoş oldum, şarkı dinledim, şarkı söyledim, bağıra
bağıra, aşık oldum, terk edildim, bi daha ağladım, bi daha şarkı söyledim,
yağmurlarında ıslandım, gök gürültülerinde haykırdım, şimşeklerinde yandım,
karanlığımı karanlığına, karasını karama karıştırdım...
okullarına sığındım,
bilgimden değil de, haddim değil be, inancımdan ve sevgimden verdim, koca koca
sayılarla bakir bakire akıllara dokundum, azıcıklarından bazıları akıllarından
sevgilerinden geri verdi, ben sandım ki bana bişey olmaz daha. kocaman oldum
ben niye bilmem de en çok da ellerini tutunca...
senin bu yumuk ellerinde ne
var bilmiyorum..*
doğduğumdan beri evden eve
evsiz bi sokak köpeği olduğumdan belki evim oldu burası ilk defa. şimdi sen
gidince kocaman bi soru işareti, koca bir şehri götürdün benden, şimdi ev
neresiydi?
duvarlardan başkaymış ev;
mekan!!; bazen bi ses, bazen bi bakış, bazen bi gülümseme, bazen saçlarının
kokusu olurmuş, bazen yanağına değen başparmağım zamanı da durdururmuş da .....
ev olurmuş o zaman. ^?!
aklımı döktüğüm aklınmış
benim evim... ben her evimi çok, ama en çok senin aklındaki yerimi sevdim.
gidemiyorum bu kentten. ama
yokk aklında yaşayamam, yok olamam ya; anam var, yusufum var, gidemem ben
benlikten, uzakta olsam uzakta da olsam, olmam lazım, ne kadar istesem de etim,
kemiğim, bedenimden başka bi apo olsun!!, ;
olamam.
yok olamam!!
olamadım, bilemedim,
beceremedim daha, ben istemez miyim keşke sadece senin rüyanda kalabilseydim.?
gece benim bile haberim olmadan sarılıp gittiğin.
ben gelemedim, ben
gelemezdim de zaten, ben kalabilir miydim;ben bi şehre bağlanır mıydım böyle,
gidemedim bu kentten sadece sen döneceksin diye...
gidemedim ya, ben bu
şehirden kaldırımlarına yaramı, ağaçlarına gözyaşımı bıraktım, ben bu şehrin
kaldırımlarında ağaçlarında, ben bu kapkara göğün altında, yıldızların ışığında
aklımı sana açtım,.. sedefime elledin demiş "kadın" görse
gözyaşlarıma dokunduğunu, dahası dayanamayıp gözyaşlarıma dokunmak istemeni...
o da anlatamazdı, o da susardı daha da başka yazmazdı.
kim hissedebilir kimin
içinde dikenler kalbini deler, bilebilir mi hiç bi kimse?
ben bildim...
söylemeden, bakmadan,
anlatmadan, yazmadan önce hem; ben! ben bildim...
ondan aktı ya yağmurlar
yanağıma..
ben bu şehri, ben bu kenti,
ben bu gökyüzünü bile seninle sevdim...
ben kimseye diyemem de
nerdeyim, bu kent bahane;
ben senin aklını ev"
bildim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)