19 Kasım 2008 Çarşamba

uyursam


04:16
şimdi uyursam yarın saatlerce çıkamayacağım yataktan, sevmediğim gün bile doğmayacak, sulu siyah bir gökyüzüne dönecek gözlerim; kasım, ankara.. çıkamayacağım yataktan gri gökyüzü göğsüme bastıracak daha da saklanacağım yorganın altına. bir gün daha boşa gidecek gecesinde hiçbirşey olacağını bile bile...
04:21
uyumazsam yarın bulanık olacak sinirli patlamaya yağmaya esmeye gürlemeye hazır..
ankara gibi kasımda..
yarın boktan olacak...
yarın yapılacaklar yapılmayacak..yarın nasıl bitecek, kasım nasıl geçecek..
04:26
bi ara bu postlar silinecek...
güneş doğacak, güneşe dönülecek, güneşe yolalınacak..
04:29
günaydın imam efendi, günaydın sokak kedisi, günaydın yağmur..
günaydın sesini duyduklarım, günaydın duymazdan geldiklerim..


19 KASIM 2008 ÇARŞAMBA

5 Kasım 2008 Çarşamba

BALAYI

melis ve emre evlendiler. e kendileri yukarıda görüldüğü üzere şahane insanlar olduğundan mütevellit ne nikahları ne düğün/balayı anlayışları geleneksele öykünebilirdi, ve hatta yakın bile olamazdı. cuma gecesi doluşup otobüse hep beraber balayına gittik. istikamet kabak vadisi. saattlerce süren otobüs yolculuğunda elbette içerek ve bol gülerek sabaha doğru uyuklayarak sıkıntısız ve aksine neşe doluyor insan ruh halindeydik . çavdır adlı beldemizin emniyet görevlileri bizi durdurup saatlerce bekletip 5000ytl ceza kesene kadar herşey yolundaydı. şaka değil yazıyla beş bin yeni türk lirası.

devam ettik neşemizi hiçbirşey bozamazdı solda değil tam karşımızda güneş yükseliyordu. barıştık, aşktık, ışıktık. ölüdeniz den sonra, kelebekler vadisinin üzerinde kahvaltı edildi. bi sonraki hedefim de burası. yüce kavramının sakin ve huzur kelimeleriyle buluştuğu doğa harikası.



kabak vadisine vardığımızda yol yorgunluk hepsi bi anda yok olmuştu bile. tanrının master designer olduğunu hatırlatan, güzellik anlayışının değiştiği, kelimelerin nefeslerin yetmediği ama dokunulabildiği, örülebildiği, solunabildiği bir yer.

Shambala adında bi kamp mekanıydı kaldığımız yer, çadırların kurulması eşyalar, yemekti içkilerin hazırlanmasıydı, sahne nin kurulması bi yandan ,e denize hasret iç anadolu insanları ıslanıp geldiler.derken akşam oldu.
bu arada sahne dedim evet. hatrı sayılır bi müzik sistemi geldi ankaradan , ve hatrı sayılır müzisyenler. üşenmeden. ne güzel insanlar varmış be. yollarda bulurum seni bile çalsalar neşemiz yerindeydi ama üzerine bir de son zamanlarda dinlediğim en iyi jam lerden biri olunca ..arkada ateşler, önde havuz, arkamda hilal ve yıldız gökyüzünde ve deniz... karanlığı sonsuz gibi.

the wedding band, wed the band yada habe habe band adlı güzide topluluğun bir kısmı.


hazırlayan arkadaşımızın "ne var abi herzaman içtiğimiz long island ice tea'" dediği benim sayabildiğim 10 12 şişe farklı alkollü içeceğe iki kutu nestea ve bir bardak da limon suyu eklenmiş, kağıt bardakları eriten, aklımıza kimbilir neler eden, şahane içecek aşağıdaki gibi sahnelere yol açtı; doğaldır. daha sonraki panç lar ve burbonlar rivayet olunur ki afiyetle mideye indirilmiştir. malumunuz alkol sağlığa zararlı akla faydalıdır.
bir gece için yollara düşen sabaha kadar eğlenip muhtelif saatlerde sızan şahane topluluğumuz suratlar asık yola çıkmaya hazırdı artık. 60 kişilik balayı ekibimiz istanbuldan gelenlerle vedalaşıp bu hatıra fotoğrafıyla ne kadar manyak olduğunu belgeledi. bir kısmımız yol olmadığı için sadece traktörle ulaşım sağlanan shambaladan yürüyerek bir kısmımız da alet edavat ile ilk traktörle yukarı çıktı. bizde böyle çıktık:)fethiyede mükemmel bi rakı sofrası sonrası otobüste aksak rap icraasıyla coşaraktan, tektek basarak sek sek sekerek en fazla da uyuyaraktan ankaramıza döndük.
hepsine herkese helal olsun. emre ve melis hep mutlu olsun.
apo otuzundan sonra doğa böcüü oldu hayırlı olsun.