31 Mayıs 2016 Salı


gözlerimin kenarındaki kırışıkları sevdim, sen sev demiştin ya.. bi ağlarken çıkarlar bi de gülerken yüzümde, ağlarken gülümsedim, senin yüzünden...


çocukluğumu aldım kucağıma sarıldım sımsıkı; sıktım, sıktım... hüngür hüngür ağlarken ben sanki benden çok daha büyük gibiydi... beni teselli etmeye çalışırken. çok güzeldi lan, çok masumdu, bakmaya kıyamadığım..ah ruhuna yandığım... ne kadar çok acı çekecekti, kendine neler edecekti, haberi yok! boşa geçtiğini bilmediği zamanın getirdiği bana, geleceği bana öyle bi baktı; öyle canım yandı. tarifi yok...


düşmanı mıyım 
sevgilisi miyim bilemedim
tanrı mı kıskanır 
sakınır mı beni de
ne sevebildim doya doya 
ne kana kana sevilebildim...

piyâdeler'e


şükür ve şükran gidenlere,
terk edenlere, incitenlere, acıtanlara, yarı yolda bırakanlara, aldatanlara, ağlatanlara, yaralayanlara..
ne zor görevleri varmış, yükleri ne ağırmış, rolleri ne keskin.. kıymeti bilinmeyecek hemen hiçbirinin. oysa ne çok şey borçluyuz onlara? aşkın elçileri senin kolunu kanadını kırar da sen uçup kaçama diye belki de, seni bekleyene hazırlarlar seni, haberin yoktur; olamaz mı? bu kadar ağlamasan kalkacak mıydı gözlerindeki perde şimdi gördüğün gibi görebilecek miydin O'nu? bu kadar kanamasa temizlenecek miydi kalbin? kirli bir kalbi kime verebilirsin? gariptir aşkın halleri, yolları yöntemlerine akıl sır ermez çoğu zaman. seni O'na hazırlamak içim eğitmenler, hekimler gönderir acımasız gibi görünen. gidenlerin görevi tamamlanmıştır da kendilerinin de haberi yoktur aslen, neden geldiğinden, nereye gittiğinden. onlara da bu acı ilacı içirip "iyi" edecek gidenler dilerim. umarım ben de vermişimdir onlara, bana verdiklerinin hiç değilse birazı kadarını. ipekli kumaşlara sarar saklarım ben onları, hem çatı aralarında, sandıklarda da değil, en üst raflarında, en görünen yerinde aklımın ruhumun. kimsenin gönüllü olmayacağı anda bir adım öne çıkanlara, ânını, anılarını, zamanlarını, yüreklerini yüreklerimize serenlere, çoğu zaman aklımızdan-ruhumuzdan sildiğimiz adlarını feda edenlere; aşkın en öndeki, ilk düşen piyâdelerine,
şükür ve şükran yaralayanlara, bak yaraların ne güzel, yaran kadar yârensin..

29 Mayıs 2016 Pazar

aah procyon aşkına!

kaç yıldız var, sayabilir misin? kaçı sana ne kadar yakın? kaçını görebilirsin? yakın olanlardan kaçı görünüyor şehrin ışıklarının karanlığında kalanlar arasında? ışıktır da bütün aşıklar, aşıklar için ışığın sevilmeyen tek hali belki de şehrin ışıkları. onlar da ışıkların orospuları, onlara da nazik davranmak lazım be, hiç değilse hor görmemek. yakında ve kolay ulaşılabilir, kolay elde edilebilir, tüketilebilir olmak onların suçu mu? yıldızların noktacık ışıkları uzak, ulaşılmaz olmalarından mı daha kıymetli? uzanamadıklarımıza yüklemek anları, anlamları, bizim için kolaya kaçmak aslında; değil mi?
grupları var değil mi yıldızların da.? gruplandıran da adlandıran da insanlar. yıldızların umurunda mı; hiiç sanmam: yıldızların haberi var mı?
en parlakları var bir de hepimizin gözlerine takılan. ben yıldız zannederdim cehaletimden, biri venüs, biri merkür, biri satürn, biri jüpitermiş.. hala da hangisi hangisi bilmem.. cehaletimi mazur görün, neşet baba bile "cahildim dünyanın rengine kandım demiş", benim cühelânın arasında sıramın lafı mı olur muş?
bakarım ben göğe çocukluğumdan beri. pencereden bakarım, bahçemden bakarım, yolda bakarım yürürken, hızlı ya da yavaş bi trenden.. bi sigara yakarım, bi şarkı söylerim, bi duble koyarım, bakarım ben ben göğe. güneşliyken, bulutluyken, yağmurda karda, kapkara.. bakarım ben göğe çok. herkes gibi en parlak yıldızlara dilekler dilerim, herkesten başka ben de onları da dinlerim. ama hiç bilmezdim..
ooh procyon aşkına! bilmezdim ben en parlak yıldızların diğerlerinde daha kibirli olmadığını, hem parlak ya, başka, farklı olunca, daha yalnız zannederdim onları. inanmazsın ama;
en parlak yıldızlar iki yıldızmış aslında havalı tanımı "ikili yıldız sistemi.." bana göre; iki yıldız birbirine sarılmış.
biri olmasa, diğerinin diğerlerinden bi farkı kalmazmış!
aah procyon aşkına! senin parlaman, hem benim değil sadece, bakan herkesin gördüğü, yalnızlığından değil, benim yanımda olmandanmış...aah procyon aşkına! benim yanmalarım, yandıklarımı bu kadar aydınlık, bu kadar parlak zannetmem, yalnızlığımdan değil, senin yanında olmamdanmış. başkalarından başka aşık olmak, yaşarken ışık olmak ne acaipmiş??sarılın lan.
parlayın...
biriniz bilmem ne tipi beyaz bir anakol yıldız, birinizi tayf sınıfı cüce bi yıldızdır belki ne güzel farklı farklı... aldırmayın lan!! yanınızda değilse de çekin sarılın. güçlü olur aşıklar, ışıklar. tutun çekin...
sarılın lan.
parlayın...
hem kendinize, hem çevrenize, hem ışık yılı uzaktakilere ışık olun, ilham olun;
aşık olun lan! ışık olun, ışk olun...!!
sarılın lan.

parlayın...

26 Mayıs 2016 Perşembe


yo yoyo yo yooy yo yoooo
ne yapsam geçmiyoo
oo o o ov ooov vo vo oooo
aklımdan hiç çıkmıooo

ben her sevdiğimde dünyanın ekseni kaydı. benden önce kimse böyle sevmemişti. ben ölmeden önce dokunduğum her kadın, her erkek, her taş, her köpek, toplanın yanıma,
ama yok yok en çok kadınlarımı getirin bana.. aklına,  kalbine, ruhuna, etine dokunduğum kadınlara paramparça ettim ya kendimi; deli deli verdim ya aklımdan kalbimden ruhumdan umarsızca...dinlemedim babamı hiçbir kadına ruhunu verme dediğinde 15 yaşındaydım daha.  şimdi bakıyorum da aslında karşılık da beklemeden hem vermekten daha çok aldığımı, büyüdüğümü, kocaman olduğumu hem öyle kocaman ki; kapkara bi hiç olduğumu o zaman anlamasam da; kanata kanata, parça parça kestim kopardım kendimden de verdim ya.. bile isteye, güle oynaya..ben ölmeden önce parçalarımı getirin bana; 
yok olurken, yoktan, boktan olmayayım, geri veri lan verdiklerimi yanımda götüreyim! unuttuğunuz, kaybettiğiniz, saklayamadığınız, kıymetini bilemediğiniz etimi, kanımı, gözyaşımı, aklımı, ışığımı geri verin! 
çocuktum lan ben! hem de hep, 20sinde, 30unda, 40ında, sonrasında..bana çocukluğumu geri verin! 
gittiğim yerde bir kıymet bir değer bulurum belki vazgeçemem de vermekten paramparça olana dek; verecek bir akklım, bi kalbim bi ruhum, bi ışığım olsun lan giderken;
geri verin!!

21 Mayıs 2016 Cumartesi

konuşsana


konuş benimle,
seslere dönsün ne kadar kaybetse özünden düşünceler seslerin kafeslerine girdiğinde, ollsun konuş benimle. ne kadar titrese içimde, yetmez! konuş benimle! hem gözlerinle-gülüşlerinle-ellerinle-sevişlerinle değil sadece, kulaklarımda sen olsun. bulmacalarını bilemem, bilmecelerini çözemem, seslen bana; sen'leneyim.! konuş benimle!; benim gibi, bana gibi, benim ben'lerle konuştuğum gibi; avaz , bağıra çağıra, küfür kıyamet, çırılçıplak konuş benimle, şenleneyim. gördüklerim yetmez,yetmez dokunduklarım; sesin sensin aklıma giden, konuş benimle... susma, hiç susma sen, sen  susarsan aklımda binlerce ses ensemde binlerce nefes.. korkusu. susma. konuş benimle! bana seni anlat, bana beni anlat, bana senin benim bilmediğim bir hikaye anlat. içinde sen olsun içinde içimden geldiği gibi bi,içinde senin gördüğüm gibi ben olsun; anlat, ama hiç susma sen. konuş benimle. hiç bir şarkının, hiçbir şiirin, hiçbir derenin akamadığı gibi aksın sesin; konuş benimle! yorgunum kendimle konuşmaktan, yoruldum konuştuklarımı anlamamaktan; an'larıma anlamlar olsun konuşmaların. konuş benimle...

11 Mayıs 2016 Çarşamba

bambaşka


hani bu dünyada olup biten yokmuş gibi, hani aklımı başımdan alır gibi, başını yaslardın ya;
o omzum senin değil artık.
boynumda başka nefesler var,
koynumda başkaları,
başkasına verdim şarkını...

bi başkasını aldım yatağıma.
yol bulamadılar ya aklıma;
sakındığımdan değil,
aklım bile benim değil zaten!
akıllı olmadım ki hiç...
aklımda tutamam diye;
bi başkasına verdim şarkını...

siliniyor yavaş yavaş sesin, 
unuttum bile kokunu senin,
kurumaz da tenimdeki terin,
değişmez  kalbimdeki yerin,
ama haberin olsun;
bi başkasına verdim şarkını...

senden beri ben,
senden geri ben; bi başka
bambaşka...
arasam da bulamam diye;
bi başkasına verdim şarkını...

9 Mayıs 2016 Pazartesi

tekerrür


daha önce kaç kez bahsi geçmiştir, en çok da ben kendimlen konuşurken, 
hayatımın en kötü gecesiydi!! yok bi kaç yıl önce bi anda büyüdüğümü, hala yaşlandım diyemiyorum bak, fark ettiğim gece değil, ne beter bi düşmekti o gece. o gece bir de baktım ki; hiç bir konuda dâhi-dehâ-özel değilim. vayyy.. 
uçamıyorum lan hatta, ve dahi rüyalarımda bile. nasıl? olabilebilir mi be ? kim? nasıl?, ne zaman? neden? inandırdıysa, nerden düştüyse aklıma??, kim soktuysa?, nasıl olduysa artık, hastalık ilerlemiş gencecik yaşta. laf olsun diye değil lan baya baya hayatımın en kötü gecesidir; kabuslar, yediğim dayaklar, ölmeler, terk edilmeler, kışın sokakta bir çocuk görüp delirmeler, daracık merdivenler ile çıktığın 3. katta bir barın tuvaletinde kusmalar da dahil.. içim dışım paramparça...
ne berbat bir geceydi,!?! neden bu gece aklıma geldi tekrar? tekrar tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar....
aptal gibi yaşlandığımı, köpek gibi yalnızlığımı kime anlatayım lan şimdi tekrar? tekrar tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar, tekrar....