insan için yapılan tanımlardan veya teşhislerden en
doğrusu sanırım; "... insan doğal yapısı gereği toplumsal bir
varlıktır." insanlığımı yitirdiğim şu günlerde bunu daha iyi anlıyorum.
toplumdan ayrılmayı, ayrı kalmayı/düşmeyi ben tercih etmedim. toplum
olarak tanımlanamaz etrafımdaki kalabalık. toplum olmanın gerektirdiği
değerlerden ve becerilerden habersizler. cahil, cahil olduğundan
haberi olmayacak gafil, görgüsüz, zevksiz, çirkin, kötü, en kötüsü de
vicdansızlar. ve küstah insanlar. uzlaşmam mümkün değil. sadece uzaklaşmak da
değil her geçen gün artan bir öfke, nefret hatta tiksinme büyüyor içimde.
günlük hayatta devam
eden, her geçen gün çok daha kısa süreli ve zorunlu temaslar.. yaşamak
zorunda olduğum için sadece, hayatta kalmamı sağlayacak kadarına
zorunluyum. bu kadarına bile tahammülüm yok artık. azaltabildiğim kadar
azaltıyorum. en fazla 3km çapında hareket ediyorum gün içinde. günlerce
çıkmadığım oluyor yaşadığım 30 metrekare daireden.
"hira"!
vahiy falan da
beklemiyorum. aklım başımda maalesef. akıl ne acımasız? aslında hiçbir şey beklemiyorum
çok uzun zamandır..
bu öfkenin, bu
nefretin beni dönüştürdüğü şey de çok çirkin. istemiyorum böyle
olmak. kendime döndükçe, insanlardan
uzaklaşıyorum, insanlıktan çıkıyorum. öteki'm olmadan kendim de
olamıyorum. ne acı. ne büyük lanet? ötekine muhtaç olmak; kendi olmak için..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder