sana git diyemem, demem, gitme diyemiyorum; hiç
gelmedin ki? “gel gizli gizli” demiştim. aklına düşmesi bile ne güzeldi de sen
gelebilemedin. olsun. peki öyle olsun. tenin, kokun, tadın dimağımda kalsın.
kaçamak kısacık bir kavuşmada gözlerin gözlerimde parlasın. gözlerimi kapatıp
derin bir nefes alayım, kokunu duyar gibi değil sadece gözlerinin pırıltısını
içime çeker gibi, o anı aklıma kazır gibi. telaşlı ve ürkek kaçırdığın bir
bakışın için ben bin kafiye yazayım, her başını eğerek sakladığın gülümsemen için
bin satır..
izin vermedin!
sesini, sözünü sakındın, yetmedi gülümsemeni, uzaktan
bir bakışını,.. acıttın, ama çokk acıttın da… ama ahh o son bakışın.?
yapmayaydın be imkânSIZIM. bakmadın diye üzülmek neyse de bana “öyle”
bakmayaydın!! inan içimde bi ben öldü!
ve ne saçma ama ben o ölen ben’in yasını bile
tutamıyorum. öldüren senken hem de ya sen üzülürsen diye dertleniyorum.
bilmiyorum, bilemiyorum ne yapacağımı ne yapmayacağımı, imkânsız bir bilmeceye
attın beni çözemiyorum, çıkamıyorum..
aklım hep sende! akılsızlığım ondan…

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder