uzaklara kaçanlar, aldıkça alanlar, edindikçe edinen, her bulduğuna sarılıp, her bulduğuna sarınıp örtünenler, kendinden başka yerde arayanlar, bulurlar elbet bir şey de.. kendi olmayacaktır bulduğu.
kendine dönmek gerek.
olduğun yerde sapasağlam durup kendi etrafında dönmek. sağlam bir yer, senden öncekiler gibi senin de bir süre dönmene yardım edecek. seni o yere bağlayan tutan şey, savrulup kaybolmanı önleyecek, bile bile işi tamamlanınca ayrılacağını, sıkı sıkı tutacak seni. ve o el! o el ki sana şekil verecek çeşit çeşit aleti, özenle, sabır ile, ustalık ile tutan. o aletler hayatına dokunan herkes ve her şey ve her andır, ve o el aslında bizzat aşktır..
en çok en başta acıyacak. çok yavaş, çok uzaktan, azar azar parçalarını alacak aşk. o alet her ne ya da her kim ise birden yaklaşsa paramparça olursun, o sana dokunan da ya kırılır ya savrulur...
kirinden, pasından, kabuğundan kurtulmaya başladıkça, soyundukça; kendinden bile gizlediğin cevher görünecek, sonra daha yakından daha ince daha narin dokunuşlar seni biçimlendirecek. yavaş yavaş. azar azar, tekrar tekrar tekrar.. sen olduğun yerde döneceksin kendi etrafında, ha çok acıyacak! sen de acıtacaksın bazen, istemeden,.. ama bıkmadan, yılmadan döneceksin, minnetle, şükranla sana yaklaşan, dokunan, şekil veren herkese ve her şeye. en çok da onları tutan ele.
önce dışın sonra için şekillenecek. kendinden vermen, içini boşaltman lazım önce, bir şeyi tutmak, bir şeyi saklamak istiyorsan içinde. bilsen de inceleceğini, biraz sert bir dokunuşla, en ufak dikkatsizlik ile kırılacağını,. bağlanıp dönen niceleri hebâ oldu bilsen de, dönmeyeceksin kararından, kararında bir hız ile dönmeye devam. "ol" mak ne mümkün de "olgunlaşmaya", her dönüşünde fazlalıklarından, sivrilerinden kurtulup daha yumuşamaya, bir tek sana özel rengin, desenin, dokun ortaya çıkana kadar. ve yaraların berelerin, çürüklerin,.. bedenindeki her noktana referans aynı hizada, aslında özün olan bir aksta olana kadar. aşk elinden aşkın en görkemli biricik eseri olana kadar...
dokundurmuyor kimse kılığına, kıyafetine, zırhına. izin vermiyor. soyunmuyor kimse, sevmiyor, sevişmiyor. ne çok korkuyor herkes bir parçasını kaybetmekten. en ufak dokunuşta feryat figân...oysa hem cemāl hem kemāl , azalmakta.bilmiyor kimse olduğundan çok azın kalacak geriye, olduğunu boşver özün kalacak geriye, güzele en çok yaklaştığında.
sırrı kendini aşka bırakmakta...
kemal (ﻛﻤﺎﻝ) i. (Ar. kemāl) :En olgun, en yetişkin döneminde olma. Bir şeyin tam ve noksansız dereceye erişmiş olması durumu, mükemmellik, tamlık
cemal(ﺟﻤﺎﻝ) i. (Ar. cemāl) : Güzellik.
tekâmül:(ﺗﻜﺎﻣﻞ) i. (Ar. kemāl “tam olmak”tan tekāmul) :Olgunlaşma, olgunluk,Zaman içinde meydana gelen gelişme, gelişim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder