gazi bir kentten daha iyi
kim anlardı, kim yardım edebilirdi ki yaralı bir adama?
yârdan değil sadece
yaraları, yarlarından yuvarlanmaktan, yarım yamalak
yaşamalardan, , yarıla yarıla yalnızlıktan kalabalıklardan,
aklının çıkmaz sokaklarında duvarlara çarpmaktan, gecelerden-günlerden,
aylardan-yıllardan, yaşından-başından, anlam veremediği, nasıl geçtiğini
bilmediği zamandan. küçücük aklına-kalbine sığmayan kocaman "aşk"ı
kırmadan, dökmeden, taşırmadan, taşıyamadığından. savaş alanında unutulan
yaralı, yararsız piyâde.
öyle sığındım Gaziantep'e.
çağrıldığımı, beklendiğimi,
çok önceki hayatlardan bildiklerimin, beni beklediğini bilmeden geldim hem.
neden geldiğimi ben bile bilmeden. şimdi gidemiyorum bu evden, bu mahalleden,
bu kentten. ha evet düpedüz senin yüzünden.
öyle cömert davrandı ki
bana Gaziantep...
parklarında uzandım,
kavaklarının altında göğe baktım, yollarında yürüdüm, çıkmaz denen sokaklarına
çıktım, çok ağladım, çok sarhoş oldum, şarkı dinledim, şarkı söyledim, bağıra
bağıra, aşık oldum, terk edildim, bi daha ağladım, bi daha şarkı söyledim,
yağmurlarında ıslandım, gök gürültülerinde haykırdım, şimşeklerinde yandım,
karanlığımı karanlığına, karasını karama karıştırdım...
okullarına sığındım,
bilgimden değil de, haddim değil be, inancımdan ve sevgimden verdim, koca koca
sayılarla bakir bakire akıllara dokundum, azıcıklarından bazıları akıllarından
sevgilerinden geri verdi, ben sandım ki bana bişey olmaz daha. kocaman oldum
ben niye bilmem de en çok da ellerini tutunca...
senin bu yumuk ellerinde ne
var bilmiyorum..*
doğduğumdan beri evden eve
evsiz bi sokak köpeği olduğumdan belki evim oldu burası ilk defa. şimdi sen
gidince kocaman bi soru işareti, koca bir şehri götürdün benden, şimdi ev
neresiydi?
duvarlardan başkaymış ev;
mekan!!; bazen bi ses, bazen bi bakış, bazen bi gülümseme, bazen saçlarının
kokusu olurmuş, bazen yanağına değen başparmağım zamanı da durdururmuş da .....
ev olurmuş o zaman. ^?!
aklımı döktüğüm aklınmış
benim evim... ben her evimi çok, ama en çok senin aklındaki yerimi sevdim.
gidemiyorum bu kentten. ama
yokk aklında yaşayamam, yok olamam ya; anam var, yusufum var, gidemem ben
benlikten, uzakta olsam uzakta da olsam, olmam lazım, ne kadar istesem de etim,
kemiğim, bedenimden başka bi apo olsun!!, ;
olamam.
yok olamam!!
olamadım, bilemedim,
beceremedim daha, ben istemez miyim keşke sadece senin rüyanda kalabilseydim.?
gece benim bile haberim olmadan sarılıp gittiğin.
ben gelemedim, ben
gelemezdim de zaten, ben kalabilir miydim;ben bi şehre bağlanır mıydım böyle,
gidemedim bu kentten sadece sen döneceksin diye...
gidemedim ya, ben bu
şehirden kaldırımlarına yaramı, ağaçlarına gözyaşımı bıraktım, ben bu şehrin
kaldırımlarında ağaçlarında, ben bu kapkara göğün altında, yıldızların ışığında
aklımı sana açtım,.. sedefime elledin demiş "kadın" görse
gözyaşlarıma dokunduğunu, dahası dayanamayıp gözyaşlarıma dokunmak istemeni...
o da anlatamazdı, o da susardı daha da başka yazmazdı.
kim hissedebilir kimin
içinde dikenler kalbini deler, bilebilir mi hiç bi kimse?
ben bildim...
söylemeden, bakmadan,
anlatmadan, yazmadan önce hem; ben! ben bildim...
ondan aktı ya yağmurlar
yanağıma..
ben bu şehri, ben bu kenti,
ben bu gökyüzünü bile seninle sevdim...
ben kimseye diyemem de
nerdeyim, bu kent bahane;
ben senin aklını ev"
bildim...