27 Kasım 2024 Çarşamba


kaçıyorum, kaçınıyorum, çok korkuyorum üzülmenden ama ben uzağında da kalamıyorum?. kaçırıyorum gözlerimi, anlayacaklar dedin diye, sana “öyle” bakamıyorum. adını bile anamıyorum ben! değil kimseye sadece geceye bile. ama tadını da unutamıyorum. tutamam da kendimi rüyana gelirim diye ben kaç gecedir uyumuyorum.

biliyorum imkansız, biliyorum zorundayız, biliyorum ama.. ben vazgeçemiyorum…


 

16 Kasım 2024 Cumartesi

bir düş'ün rüyasını gördüm

fazla görünmüyorum ortalıkta. çoğu zaman görünmez hissetmemden bahsetmiyorum ya da kaybolduğumdan da değil de; tanımadığınız, bilmediğiniz, hiç göremeyeceğiniz bir düşün rüyalarında geziniyorum ben.. bir düşe, bir rüyaya kafiyeler boyuyorum. unutuyorum hemen her şeyi hatırlayamadığım kadar uzun zamandır, hatırlayamıyorum uyandığımda da gördüğü rüyaları ama orası sıcacık, orası taptaze, tertemiz, öyle masum.. orada olmak güzel…

madem dolunay tepemizde, madem aylardan kasım, zaten çok yalnızım, hadi kapat güzelim gözlerini güzel düşüm, olmayacak bir rüyaya düşelim!

 

15 Kasım 2024 Cuma

mavi

rengi kahve gözlerinin içine sen nasıl sığdırdın? göğü, güneşi, denizi...?

 

12 Kasım 2024 Salı

değmezsiniz

kurgugerçekdoğruyanlışhayalyaşamrüyadünya… sizin gerçeğinizi sikeyim, sizin yaşamak dediğiniz eziyete sokayım. yaşamınız, yaşadıklarınız ve her biriniz benim hiç kimsenin okumayacağı sarı sayfalara karaladıklarıma, peşine düştüğüm, düşmekten hiç bıkmadığım, düşümde de aradığım, ara ara bulamadığım, kafiyelerime, çoğu devrik, delik deşik cümlelerime, saçmalamalarıma, sayıklamalarıma, delirêlerime,  bahane olmaktan başka hiçbir işe yaramaz, yaramazsınız. değmezsiniz dert etmeye, dertlenmeye...



kime ne?

siktir et! insanları. insanların ne kadar kötü olduğunu sen bilmiyorsun daha. ve ne kadar işe yaramaz, ne kadar zararlı, güzel olan her şeye düşman olduğunu. ne derlerse desinler demiyorum. bilmesinler! diyorum sana, güzelim yüzünün avucumda nasıl parladığını, bilmesinler koltukta kalmış bir tel saçını şimdi parmağıma doladığımı, görmesinler bana nasıl baktığını.. senin bile sandığından çok daha fazla yıllar var aramızda, yüzyıllar geriden, yüzyıllar ileri ışık ışık parladığını, parlayacağını anlamazlar… o yüzden siktir et! insanları, yaptıklarını, düşündüklerini, söylediklerini ve söyleyebileceklerini.. bırak bilmesinler, zaten bilmesinler, sakın bilmesinler; dudağımda kalan, aklımdan çıkmayan, uykular kaçıran tadını…



10 Kasım 2024 Pazar

gamlı hazan

kasım. gamlı hazan.. dışarıda taptaze ilk yağmur... bakma şimdi kaçtığıma hani “büyümek hep üşümektir” ya; kat kat büründüğüm battaniyeler, yorganlar altında ezilerek, uzaktan baktığıma..

çok yürüdüm ben, hiçbir yere varmayı beklemeden, en çok da yağmur altında. çok ıslandım, iliklerime kadar, çok üşüdüm, titredim, bağırdım, çağırdım ve çok ağladım yağmur altında. ama gözyaşım hiç karışmamıştı bi yağmurun damlalarına.. ve hiç bir tufan ne de hiç bir fırtına öyle masum, öyle mahzun, öyle çaresiz bakan gözlerinden dökülen iki damla kadar acıtmamıştı canımı…

kasım, gamlı hazan, dışarıda taptaze bi ilk yağmur,.

ben zaten büyümeyi hiç becerememiştim ama ben hiç bu kadar üşümemiştim …



15 Mart 2024 Cuma

fısılda

 


çiçek açmayacağım ben bu bahar

bile bile nisan ortasında düşen karda üşüyeceğim, donacağım, gün görmeden, güz görmeden, kuruyacak yapraklarım. ben bu bahar, ben bu sefer inatlaşmayacağım. yoruldum artık. çok çiçek açtım saymadığım kadar baharlar, taşıyamayacağım kadar meyveler verdim, kimsenin elini uzatmadığı, koparmadığı, dönüp de bakmadığı rengârenk, tatlı, acı, ekşi, sulu meyveler verdim de kırıldı dallarım. taşıyamadım. çok inat ettim, saymadığım kadar güz geçti, çürüyüp dökülen meyvelerimin üzerini yapraklarımla örttüm, kırılan dallarım mezar taşları oldu. topraktan aldım canımı, canımdan verdim toprağa. inat ettim yine de kırıldığım yerden yeni, taze sürgünler yine çiçek, yine meyveler rengârenk,.. ben kaç yaz geçirdim biri baksın, biri elini uzatsın, bir acı tatlı ekşi, meyvelerimden koparsın diye bekleyerek…

bu bahar çiçek açmayacağım. taşıyamayacağım dallarımı kıracak meyveler vermeyeceğim. kırılan yerlerimden taze sürgünler vermeyeceğim. köklerim güçlü, gövdem kalın, kuru, kaskatı, ayaktayım lan. hala. dimdik.

belki delirmiş biri gelir sarılır diye bekleyeceğim.

gözü dönmüş, gönlü kara biri gelip kesip, söküp, atana ya da yakana kadar…






23 Şubat 2024 Cuma

kim kimin peşinde?


 










her şey eksik lan?! bu güzelim kalemin de kapağı kayıp kaç yıldır...

15 Şubat 2024 Perşembe

yololdum

yol dediler,

güzel!

güzergâhı gideceği, varacağı yerden daha özel.

her biri sanki kendinden önce hiçbiri dememiş gibi, yola övgüler dizdiler.

..ki biri de ben..

çıktım yola, düştüm yola, varmaya bulmaya aldırmadan,

yoldan çıktım! çok kere. çoğunda bile isteye.

yolumu kaybettim bazenler, kendimi bulayım diye.

benden öncekilerin izinden gitmişim bazen, bazen yolcularda benden izler görmüşüm, kimiyle yan yana yürümüşüm, kiminin yanından geçmişim, geçip gitmiş çokları yanımdan..

yarımım, belki hep bundan.

yaşlanıyorum be küçük. yorgunluğum ne yıllardan, ne yollardan.

durdum!

vazgeçtiğim için değil yürümekten, vazgeçtiğim için değil yoldan, yolculuktan;

durunca gördüm, durunca bildim yolu, çıktım yoldan..

kendim çizdim yolumu. dönülmez, yasak denen sağa sola, sana bana döndüm.

aşılmaz denen, geçilmez denen yarlardan yaralardan yeni bir yol ördüm.

hala bilmiyorum nereye gider?

durdum!

ördüğüm yolu gördüm. unutmuşum ne zamandır, uzun zaman sonra güldüm.

geçtim senden, geçtim benden, geçtiğim yollardan, seçtiğim yollardan. açtığım yollardan, vaz geçtim!

uzandım.

uzadım

nereye gideceğini, kimin geçeceğini bilmediğim hakikate

YOLOLDUM!