ucu bucağı görünmeyen bir
yola düştüm. düşe kalka yoruldum. ne oldu bilmem, nasıl oldu ama durdum. meğer;
herkes yürürken, bilmedikleri yerlere koşarken, ben oturmuş seni beklemişim
senin geleceğini bile bilmeden. o kadar çok beklemişim ki, son gençliğime doğru
şimdi hem yolların yılların yorgunluğu, sen gelince fırlayıp kalkamadım
yerimden, öyle tutulmuş uyuşmuş bacaklarım, yürümeye yürümeye yürümeyi
unutmuşum, o kadar beklemişim.
yolu seyrettim, yolcuları,
karışmamışım hiç aralarına, takılmamışım peşlerine, önümden geçenler takılmasın
diye ne kadar sakınsam, takılanlar sendeleyenler olmuş, özür de diledim
hepsinden. dönüp gitmişler, bazıları dönüp bakmadan, bazıları küfür kıyamet,
bazıları tekme tokat.. önüme bozukluklar atan da olmuş, kısa süre gelip yanıma
oturan da, oturduğum yerden kovan da... beklemişim...
sonra sen geldin...sağ
yanımdasın; sağ yarım yokmuş sen gelmeden..
şimdi sen herkesin koştuğu
bu yolun kenarında oturmak istemezsen, herkesin gittiği ve ama neye niye
gittiğini bilmediği yerleri merak edersen? ben seninle her yere yürümek istemez
miyim, sen beni ister misin? bilmem de ben sen yürüme taşıyayım sırtımda
istemez miyim? ama korkuyorum küçük; o kadar çok beklemişim ki seni, oturduğum
yerden kalkabilir miyim? bir daha yürüyebilir miyim?