26 Aralık 2017 Salı
kış...
üşüyen adam sevmez
kışı. "büyümek hep üşümektir" diyen büyüdükçe daha da sevmez. kışı,
büyümeyi, üşümeyi. hele hele büyümeyi! sevmezz yalnız olan. büyümek
birleşmektir başkaları ile, artmak, çoğalmak. ard arda defalarca başkaları
gidince yıllarca ve devamınca.. o büyümek olmaz ki küçüğüm, yaşlanmak denir
belki ona. yaşlanmak ne kötü?
seninle büyümek istedim
küçüğüm.artmak, çoğalmak olmadığım kadar kocaman olmak. ve hep benim küçüğüm ol
istedim.birlikte "büyük"ten de fazla, adı konulmaz, tadı bilinmez,
akıl alınmazz olacaktık?!..
".. gittin
küçüğüm.." hani o bi arkadaşın açınca telefonunda o çok eski şarkıyı,
gözlerinden akıvermişti ya, damla damla.. o şarkı gibi gittin.. gözlerimden
değil sadece iç organlarımın hepsinden damla damla döktüm, yok yok gittiğinde
değil, daha gitmek aklına geldi diye.. aklından geçince bile.
o kışşş?! o kıştan sonra ne
bahar geldi, ne yaz, sonbahar zaten sarısız, kızılsız, renksiz, sanki yapraklar
bile dökülmedi dalından, sahi nereye kayboldu o yapraklar? ne oldu maviye? göğe
ne oldu? göğe bakmak!!!! ah eziyet şimdi, işkence...
bi plak, bi penbe-mor meze,
bi duble vardı hatırladığım, arada geçen zaman nerede? kim içti dublelerce-litrelerce-gecelerce.. ne oldu? o hatırlamadığım
aylarca? bilmiyorum...
üşüyorum küçük!! çok.
bi bildiğim üşüdüğüm.
hani beyaz gömleğimle gece
yarısı, (çünkü daha çok beyaz giymelisiniz demiştin), soğukta donakalamıştım ya
"o" apartmanının önünde, üşümek neyse de sen gidecektin? dişlerim
birbirine vururken hani tüm gecenin en güzel kısmında, vedalaşırken; ahh o sana
sarılma vaktinde, .. o sefer, bi sefer de olsa titrerken ben kollarını korkakça
doladığında, bütün kalkanlarını, bütün duvarlarını ve tabularını, yasaklarını,
korkularını saniyenin bilmem kaçta kaçı süre unutueverdiğinde..
sarıldığınn gibi... bi daha
sarılsan diye;..
bekliyorum..
bekliyorum 703 km uzakta,
başka bi sokakta, hem aslında sen bikaç yüz km daha yakında iken ve benden hiç
bu kadar uzak olmamışken, ..
titriyorum.
simsiyah boğazlı kazak
(boğazlı kazak sevmediğini söylediğin geliyor aklıma başka bi adama) üzerinde
siyah yün hırka ve siyah palto hatta, ama hala, ama çok ve kappkara üşüyorum
küçük!
sarılmayacaksın biliyorum.
ne kadar örtünsem, ne kadar
bürünsem, ne kadar saklanasam geçmeyecek. bu üşümek değil yok değil büyümek de
değil bu, bu yaşlanmaktan bile beter..
ben günde kaç kere..
haberin var mı ben ..?
ben ölüyorum küçük.!
bi daha, bi daha, bi daha,
bi daha...her gün kaç defa??
...
ve sen gelmeyeceksin ya?;
kış gitmiyor,
ÜŞÜYORUM....!
15 Aralık 2017 Cuma
geçmem
ben sana seni bir
milyon yıl seveceğim dedim ya.. becerebilirim demedim ki..?! sen benim
seni sevmemi sever misin? düşünmedim ki.. sen bilirsin, bilir misin sen? senin
beni sevdiğin gibi; kimmsenin sevmediğini beni, hiç bir kadının hiç bir
erkeği... bilmez misin? öyle olmasa ben sana seni bir milyon yıl
seveceğimi söyler miydim?
sen geçtin diye, ben vaz
geçer miyim??
14 Aralık 2017 Perşembe
10 Aralık 2017 Pazar
yalnız
"yalnız"? bu
bir kelime isim, sıfat, edat, zarf, bağlaç olabiliyor. ironik bi
şekilde yanındaki kelimelere bağlı nasıl adlandırıldığı. yalnızken
"yalnız" ne bilinebiliyor ne olduğu, ne anlatılabiliyor, ne
anlaşılabiliyor... şimdi hiç bir işe yaramazken ben, hiçbir şey olamamışken
yalnız da mı değilim o zaman? her bakanın her yakınıma sokulanın başka başka
bildiği, bulduğu, zannettiği.. ama bi benim bulamadığım ben? yoksa ben miyim en
yalnız ?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)