bu kadar güzel bi adam, öldü. pislik dolu
dünyada yaşamayı bilen, hep heyecanlı gözleri fıldır fıldır, yerinde duramayan,
cümlesinin sonuna "taam mı" ile kendine has kahkahasını ekleyen,
denizi, kumu, datça'yı, geceyi, kadını, erkeği, müziği, dansetmeyi, çimeni,
çiçeği, ağacı, kediyi, köpeği, kuşu, doğayı, yemeyi içmeyi, seven adam öldü...
öle öle bu adam öldü o kadar pislik içinde... yaşlanıcaktık lan ne güzel
beraber, ne kadar zaman görüşmesek hergörüştüğümüzde kaldığımız yerden gibi
hep.. herkesi çağırdığın cennet gibi datça da itlik edicektik? şimdi her duble
rakıya bi damla akacak senin için, senin hatrlanmadığın hiç bi yudum
olmayacak...
ölümü kaçkere kandıran, ölmeyi bilmeyen
adam, sen nasıl öldün lan? kendi cennetindeydin zaten niye gittin lan? güzel
bakan, güzel gülen, güzel kardeşim, selam söyle ömer'e yıllarca önce giden, ve
gidenlerin, özlenenlerin hepsine.
hoşçakal bro, görüşmek üzere...
ışık oldun, ışık olsun yolun...